12 Mart 2012 Pazartesi

Kadınlar Oyun Oynar!


Çocukluğum boyunca, tüm kadınların oyun oynamayı sevdiğini sandım; ailemdeki kadınların bir kısmının oyun oynaması yüzünden olsa gerek. 

Benden yaşça büyük olan kuzenim, aynı zamanda ilk GM'imdi de. Evin bahçesinde yaptığımız zaman yolculukları, casusçuluklar, kötü cadılardan dünyayı kurtarmak, Chucky'den kaçmak vs. bir süre sonra bize yetmemeye başlamıştı ve Barbie'leri de kötü emellerimize alet etmeye başlamıştık; kuzenim çoğunluğu mafya hikayelerinden oluşan senaryolar tasarlıyor ve kız kardeşi ile bana --bebekler vasıtası ile-- bunları oynatıyordu. 

Onun Commodore 64'ündeki Garfield da, gördüğüm/oynadığım ilk video oyunu idi. 

Ondan bir kaç sene sonra, babam eve bir adet 8-bit'lik atari getirdi. Bizim makinanın başından kalkmadığımız yetmezmiş gibi, annem Mario oynuyor, halam ile babam da 90 Tank oynarken kavga ediyorlardı. Halam ile annem oyun oynuyorsa, tüm kadınlar da oynuyor olmalıydı!

Gerçekler hiç de öyle değildi, elbette -- ama her şey çocukluğumdaki gibi kalacak diye bir kural yok.

Entertainment Software Association'ın 2011 oyun endüstrisi raporuna göre, oyuncuların %42'si kadın.

Böyle bir istatistiğin elde edilmesinde mobil ve sosyal oyunların payının büyük olduğu tahmin ediliyor; Nintendo Wii, DS gibi konsolların da öyle.

Kadınların erkeklerden daha az oyun oynamasının en büyük sebebi genel bir inanışa göre oyun endüstrisine egemen olan erkekler idi; hatta bunun üzerine yazılmış akademik düzeyde makaleler bile mevcut. Buna göre, oyun endüstrisindeki kadın çalışanların azlığı bilgisayar ve konsolların birer erkek oyuncağı haline gelmesine neden oldu. Üretilen oyunlar da bunu yansıtır cinstendi: Aşırı dozda şiddet ve bolca göğüs içeren oyunlar, futbol oyunları ve daha niceleri... Daha gerçekçi ve daha az seksist oyunlar yapılırsa, elbette kadınlar da bir gün oyun oynayacaktı.

Zaman geçtikçe kadın oyuncular üzerinden de bol miktarda kazanç edebileceklerini gören firmalar, böyle iddiaları ciddiye aldılar ve kadınlara hitap eden oyunlar üretmeyi denediler. Ancak bir sorun vardı; bu oyunları da kadınların hepsini birer Barbie sanan erkekler üretiyordu. Ve pembe ambalajlı, cicili bicili oyunlar raflarda hemen yerini aldı.

Kadınların hepsinin yaşam simülasyonları, pilates oyunları, gökkuşağı kusan tek boynuzlu at ve makyaj/moda oyunları ile ilgilenmediklerini söylemeye bile gerek yok. Ama işin vahim kısmı, daha en  başında tüm oyunların birer testosteron bombası olduğunu iddia etmeleriydi.

Hiçbir senaryo içermeyen, sağa sola ateş etmekten ibaret olan ya da erkeklerin gözüne hitap eden kadınlar içeren oyunlar hep vardı, her zaman da olacak. Ama kadınların böyle oyunlardan zevk almayacağını düşünmek ne kadar saçmaysa, tüm oyunları da bu kadar basite indirgemek o kadar saçma. 


O dönemde üretilen (Evet, 90'lar çok güzeldi!) farklı türlerden muhteşem oyunların şiddet unsurları içermesi, sadece sağa sola şiddet uygulamakla ilgili oldukları anlamına gelmiyordu ki. Sadece öyle olsalardı bile, kadınlar şiddet içeren oyunlardan neden hoşlanmasınlar? Oyun sevmeyen ama atış poligonuna giden kadınlar var, onları ne yapacağız?

Elexis Sinclaire var diye kadınlar Sin oynamadı mı peki? Cık cık, Claire Redfield'ın şortu ne kısa, gerçek hayatta hiç de olmaz öyle şeyler diye mi düşündüler? Lara Croft soğukta seksi kıyafetler ile dolaştığında, ama bu kadın soğuktan donmuyor mu, iğrenç rezil erkek fantezileri deyip PS'i camdan aşağıya mı attılar? 

Gidip illa Cooking Mama mı oynamamız lazım? 

Evet, bazı kadınlar kendilerine biçilen rolü oynamaya devam edecekleri için oyun oynamaya gerek duymayacaklar ya da gerçek hayattaki rollerinin bir uzantısı olan cicili bicili oyunları oynamaya devam edecekler; sadece FIFA oynayarak kendisini "pro gamer" sanan ve kadın oyunculardan üstün gören erkeklerin de varlığını sürdürmeye devam edeceği gibi.

Ama bu tarz araştırmalar, neyse ki artık yavaş yavaş rafa kaldırılıyor. Artık bilinen o ki, oyun oynamanın cinsiyeti yok. Tamamen bir zevk meselesi. Oyun oynayan kadınlar belki Türkiye'de hala özel, ama dünyada değil. O yüzden etrafta gamer hatun diye bir şey varmış, diye dolaşmanın çok da bir anlamı yok. Hayal kurmaktan hoşlanan, az bile olsa okumaktan, yeni bir şeyler öğrenmekten zevk alan, en önemlisi de güzel bir hikayeyi başından sonuna kadar dinlemek, yer yer de müdahale etmek isteyen herkes artık oyun oynuyor çünkü. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder