Amnesia,
karanlığın içindeki tarif edilemeyecek kadar korkunç şeylerden,
tekinsiz bir mum ışığı ile aydınlanan daha da ürkütücü
odalara kaçacağınız, kapıları kapatsanız da arkasına çeşitli
nesneler sürüklemeden rahat edemeyeceğiniz ve tüm önlemlerinizi
alsanız da seslerin uzaklaşmasını başınızı kaldırmaya bile
cesaret edemeden bekleyeceğiniz bir oyun.
Adı ve
nereli olduğu dışında hiçbir şey hatırlayamayan bir kahraman
(ya da anti-kahraman) var elimizde: Daniel. Baş dönmesi geçip de
gözleri karanlığa alıştığında, kendisini terk edilmiş bir
kalede bulacak. Peşinde onu avlamaya çalışan bir gölge var ve
bir de neden yok etmesi gerektiğini bilmediği bir düşmanı.
Daniel - bazı şeylerin hatırlanmaması gerektiğini bildiği halde
- bir yandan etrafa dağılmış notları okuyup geçmişinin
parçalarını bir araya getirmeye çalışırken, bir yandan da
kâbusları ile yüzleşecek.
Oyunu
önce Call of Cthulhu: Dark Corners of Earth’e benzettim, sonra da
“Silent Hill gibiymiş bu aslında!” demeye başladım.Bir
oturuşta korkudan on beş dakikadan fazla oynayamadığım oyunlar
geldi aklıma ki... Daha önce “gelmiş geçmiş en korkunç
oyun bu olmalı” diye etiketlediğim oyunların hiçbirini oynarken
bu kadar irkilmediğimi fark etmem uzun sürmedi.
Kalenin
atmosferi, eski korku ustalarından besleniyor; özellikle de H.P.
Lovecraft’ın eserlerinden. Yazarın korkunun en eski ve en güçlü
türü olarak tasvir ettiği “bilinmeyen” korkusunun oyundaki
rolü büyük. Buna uygun olarak kalenin taş duvarlarının ardında
delilik, ölüm ve işkence kol geziyor. Kaledeki aklı en başında
olmayan insanlardan biri olmamız da işleri iyice zorlaştırıyor.
Oyunun
atmosferi gözünüzü korkutmuyorsa, ses efektleri korkutacaktır.
En az atmosfer kadar mükemmeller. Aniden odada esen rüzgâr,
kapıların aniden kapanması, ayak sesleri… Hepsi sizi yerinizden
zıplatmak için bahane. Müzikler de az sayıda ve kendini tekrar
ediyor, ama kesinlikle başarısız değiller. Özellikle de o
hikâyede ilerlediğiniz zaman duyduğunuz birkaç saniyelik huzura
eşlik eden müzik…
Oyun Myst
benzeri, etrafı karakterimizin gözlerinden gördüğümüz ve
kameranın da 360 derece dönebildiği bir oynanışa sahip.
Yapımcısı Frictional Games’in bir önceki serisi Penumbra için
geliştirdiği fizik motorunu kullanıyor. Bu da diğer macera
oyunlarının aksine, Amnesia’da etrafımızdaki neredeyse tüm
nesneler ile etkileşime geçebilmemizi sağlıyor. Yön tuşları
(FPS’lerden alışık olduğumuz üzere, WASD tuşları) ile
ilerliyor ve faremizin sağ tuşu ile nesneleri elimize alıp,
ileri-geri hareket ettirerek istediğimiz yere taşıyoruz. Sandalye
ile cam kırmak, taş atıp makine bozmak gibi eylemler de mümkün,
gayet zarif ve rahat hareketler ile üstelik. Kapı, dolap, sandık
vs. açmak için de aynı şekilde farenin tuşları ve hareketinden
faydalanıyoruz. Yeri geldiğinde zıplıyor, atlıyor ve yerlerde de
sürünüyoruz.
Zaman
zaman fare ile bazı manevraları yapmak can sıksa da, mantıklı
bulmacalar bunu çok da kafanıza takmamanızı sağlayacaktır.
Çoğunun çözümü zaten inceler incelemez aklınızda
şekillenecektir, biraz daha zorlayıcı olanların da çözümü
etraftaki notlarda mevcut. Ama evet, her önünüze gelen nesneyi
cebinize atmanız gerekmeyecek; o kömürü oyunun sonuna dek
cebinizde taşımayacak, hemen kullanacaksınız! (Bay Stobbort’un
kulakları çınlasın) Fizik motorunun bir güzel yanı da piksel
avcılığına meydan bırakmaması. Yine de karanlıkta ayrıntıları
fark etmek güç olduğundan, dikkatli olmakta fayda var.
Karanlık
demişken… Kalenin çoğu odası zifiri karanlık ve karakterimiz
de karanlıkta fazla durduğunda akıl sağlığını kaybetmeye
başlıyor. Önce elleri titremeye ve etrafı bulanık görmeye
başlıyor, fazla zorlarsanız da yere yıkılıyor. Akıl
sağlığınızı geri kazanmak için ya uzun süre aydınlıkta
kalmanız, ya da hikâyede ilerlemeniz gerekiyor. Buna uygun olarak
da, oyundaki tek silahımız, ışık. Yapımcılar da ışığı
sınırlı kaynak olarak kullanmanın dâhice bir fikir olduğuna
karar vermiş.
Oyunun en
başlarında bulduğunuz yağ lambası, oyun boyunca en iyi dostunuz
olacak. Sınırlı sayıda -çok değil, ama gereksiz yere
harcamazsanız sizi sıkıntıya sokacak kadar az da değil- yağ
şişesi ve kav var etrafınızda; yakabileceğiniz mumlar ve
meşaleler de öyle. Yağ lambasını kullanırken biraz daha
temkinli olmak isteyebilirsiniz, ne zaman aydınlığa ihtiyacınızın
olacağı pek belli olmuyor… Kendinizi kör topal etrafta
koşuştururken bulmak en son isteyeceğiniz şey olabilir.
Tüm
bunlar, Amnesia’yı yaşanması gereken bir deneyim yapıyor. Ama
uyarmakta fayda var; eğer korku oyunları ile hoş olmayan bir
geçmişiniz ya da zayıf sinirleriniz/kalbiniz varsa, Amnesia
keyifli zaman geçirmek için doğru oyun olmayabilir. İlla oynamak
istiyorsanız ve korkmaktan korkuyorsanız, gündüz vakti ve yalnız
değilken başlamak akıl sağlığınıza minimum hasarı
verecektir. (Doktor tavsiyesi gibi oldu sanki.) Ama bu tarz oyunları
gerçekten çok seviyor ve ağız tadı ile korkmak istiyorsanız,
sizi oyunu gece yarısı ışıkları kapatıp sesi de uygun bir
seviyeye getirerek oynamaya davet ediyorum.
Etraftaki
tehditlere karşı yapabileceğiniz tek şeyin kaçmak ya da
saklanmak olduğunu söylemiş miydim?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder